27 Aralık 2012 Perşembe

Ne yapmalı, Nasil Giymeli?? "BIKER BOOTS"



Yeni bir köşeyle karşınıza çıkmaya karar verdim. Bundan sonra nasıl ve neyle kombinlesek de giysek dediğiniz güncel trendlerin en yaratıcı ve güzel örneklerini ve ip uçlarını sizlerle paylaşacağım. Bazen bir araya gelmez dediğimiz parçaların aslında harikalar yaratabildiğini keşfedeceğiz bazen de ben zaten bu şekilde kullanıyorum diyeceğiz birlikte bilmiyorum ama her zaman ilham alınacak stiller ve ip uçları vardır... Ben de bu ip uçlarını bir araya getirip sizlere yardımcı olmaya çalışacağım.

Açılışı da kendim de çok beğendiğim ve kullandığım bir trend olan motorcu botları ile yapmak istedim. Geçen kıştan beri birçok yerde karşımıza çıkan bu botlar çok rahat oldukları gibi soğuk kış günlerinde sizi sıcak tutacak kadar işlevseller de aynı zamanda. Tabi onlar da zamana ayak uydurdu ve zımbalandı, çivilendi, taşlarla bezendi.

Gelelim asıl soruya??? Beğendiğimiz bu trendi ne ile kombinlemek, nasıl giymek gerekiyor???

Öncelikle gerçekten bir motor kullanmıyorsanız ve de bu etkiyi yaratmak istemiyorsanız bence deri pantolon, motorcu ceketler ve deri aksesuarlardan uzak durmanız gerekiyor. Onların yerine tamamen farklı parçalara bir göz atmanızı tavsiye ederim. Kısa ve uzun elbiseler, triko uzun etekler, kısa jean etekler, mini şortlar ve skinny jeanleriniz ile harikalar yaratabilirsiniz.

Benim vazgeçilmezim olan tayt ve skinny jeanlerimle inanılmaz bir ekip olduklarını söyleyebilirim. Tayt veya skinny jeans hangisi ile kombinlerseniz kombinleyin tercih sizin ancak ince ve düz olmalarına dikkat edin. Desenli parçalar göz yorabilir.

Kesinlikle olmaz demeyin!! Çiçekli ve feminen parçalarla bir araya getirmeyi mutlaka deneyin. Birbirlerinin etkilerini kullanıp inanılmaz sonuçlar elde etmenize yardımcı olacaklarından emin olabilirsiniz. Örneğin çiçekli şifon elbise ve el örgüsü hırka ile hem şık hem rahat olacaksınız garanti ederim::))

Daha çok fikir vermesi için başarılı kombinlerden derlediğim fotoğraflara göz atmanızı tavsiye ederim.

Skinny Jean veya Tayt ile;









Etek veya Elbiseler ile;










Nasil giyerseniz giyin kendi stilinizi katmayı unutmayın
Sevgiler....


3 Aralık 2012 Pazartesi

Trend Takibi...Renkli Danteller...



Zamansız ve feminen bir trend dantel... Her sezon bir şekilde karşımıza çıkar hatta çoğumuzun dolabında mutlaka siyah bir dantel parça vardır. Siyah dantel bir elbise ile kolaylıkla şık, romantik ve etkileyici  görüntüyü elde edebildiğimizden onun zamansızlığını ve gücünü severiz. Dantelin en önemli özelliği kolaylıkla size yepyeni bir boyut kazandırabilmesidir.
Bu sezon tasarımcılar da dantelin gücünü fazlasıyla kullanıyorlar hatta onu biraz daha eğlenceli ve seksi hale getirip renklendirerek... Renklenen danteller de şıklık garantisinin yanı sıra bize enerji de veriyorlar. Tabi renklenince daha baskın ve vurucu hale gelen bu karakteri nasıl ve neyle kombinleyeceğinize de dikkat etmemiz gerekiyor. Eğer renkli dantel bir elbise giyecekseniz dikkat etmeniz gereken, ayakkabı ve aksesuarlarınızın dantelin önüne geçmemesi... Elbise değil tek bir parçada bu trendi kullanmak isterseniz de diğer parçaların düz ve mümkün olduğunca sade olmasına dikkat edin ki dantel tüm etkisini izin için ortaya koyabilsin :)

Tabi ki fotoğrafsız olmaz.)) Size ilham vermesi için bu trendin başarılı uygulamalarına göz atabilirsiniz.


















Görüşmek üzere :))



18 Kasım 2012 Pazar

Takipteyim:)) Prabal Gurung



2009 NewYork Moda Haftasi'nda ilk koleksiyonunu sunan Singapur'lu tasarimci Prabal Gurung takip ettigim modacilar listesine biraz gec girdi ancak saglam bir yer edinmeyi basardi. Tasarim hayatina Nepal'de baslayan tasarimci 1999 yilinda Newyork'ta Donna Karan'in yaninda calismaya baslamis ve o ilk yilinda Parsons/FIT tasarim yarismasinda "En Iyi Tasarimci" odulunun sahibi olmus. Michelle Obama, Zoe Saldana,  Anne Hatteway, Sarah Jessica Parker, Lady Gaga, Jennifer Lawrence gibi bircok degisik isim tarafindan tercih edilen tasarimci, essiz ve cesur yaklasimi ile bircok renk, desen ve baskilari biraraya ustalikla biraraya getiriyor. 



Hizli moda teriminden hoslanmadigini soyleyen tasarimci kadini ozgurlestiren ve kesinlikle icinde yasanabilen parcalar yaratmaya calistigini soyluyor. Kesimleri, kumaslari ve tarzi ile bu tezini de fazlasiyla destekliyor. Tasarimlarina baktigimda bende de kesinlikle ayni etkiyi yaratiyor. Ilk defilesinden itibaren tum koleksiyonlarini inceledigimde gordugum giyilebilir, rahat, sik ve zamansiz parcalar... Boyle soyledigimde  gozunuzde klasik tasarimlar olarak canlanabilirler ancak Prabal tasarimlarina klasik demek mumkun degil...  Desen, renk ve kesimlerle o kadar guzel oynuyor ki tamamen kendine has ve bastan cikarici;)  Butun koleksiyonlarindan derledigim fotograflara goz atarsaniz ne demek istedigimi cok daha iyi anlayacaginizdan eminim. 












Ilgilenenlere duyurulur Prabal tasarimlarini Turkiye'de Harvey Nichols magazalarinda bulabilirsiniz. Ben de ilk Istanbul seyahatimde bir Harvey Nichols ziyareti yapip Prabal tasarimlarini yakindan inceleyecegim. Ayrica Turkiye'ye gonderim yapmaya baslayan SaksFifthAvenue sitesinden de ulasabilirsiniz.

Gorusmek Uzere :))

16 Kasım 2012 Cuma

Guzellik Kalkanlarim ::))

Zaman zaman usengecligimden kurtulamasa da cilt bakimim ve onun icin kullandigim urunler; en cok zaman ve butce ayirdiklarim siralamasinda her zaman 1. sirada :)) Urunlerimi secerken uzman tavsiyelerini almaya ozen gosteriyorum ama herkes gibi zaman zaman arkadaslarimin tavsiyelerini de degerlendiriyorum tabi ki:)). Sizin de belki tavsiyeye ihtiyaciniz vardir diye dusundum ve bakim urunleriminin en favorilerinden bir liste hazirlayayim dedim.


Cilt bakiminin ilk ve vazgecilmez adimi nedir??? Tabi ki temizlik... Biz de temizlik urunlerinden baslayalim isterseniz...  Cilt ne kadar temiz olursa kullandiginiz diger nemlendirme ve bakim urunleri o kadar etkili oluyor. O nedenle temizligi atlamamak en dogrusu... 

1- JUVENA Clarifying Cleansing Foam; Yikama urunleri icerisinde bugune kadar kullandigim en iyi urun diyebilirim. Benim gibi normalden yagliya donuk karma ciltler icin sabun formu ile dengeleyici bir temizleyici. Cildinizi kurutmadan derinlemesine temizlemek ve siyah noktalardan kurtulmak icin denemenizi tavsiye ederim...Ilk kullanimdan itibaren cildinizin daha duru gorundugunu siz de fark edeceksiniz. Fiyati 59.5 TL.

2- NUXE Eau Demaquillante Micellaire; Zaman zaman yuzunuzu yikamaya usendiginiz oluyor degil mi? Iste o zamanlar icin yikamayi aratmayacak bir temizleme suyu. Yuz, goz ve dudaklariniz icin kullanabileceginiz bu urun kokusuz ve alkolsüz formülu ile kesinlikle bir kurtarici. Fiyati 43 TL.

3- LANCOME Bi-Facil; Yillardir asla vazgecemedigim ve degistirmeyi aklimdan bile gecirmedigim urunlerden biri, Lancome'un goz makyaj temizleyicisi. Suya dayanikli makyaj urunlerinin bile temizligini en narin sekilde yapabilen bu urun benim gibi lens kullanicilari icin birebir.Gozum kapali tavsiye ediyorum ;)) Fiyati 64 TL

Cildimizi temizledik sira geldi nemlendirmeye;

4- DDF Mattifying Oil Control Nemlendirici; Benim gibi normalden yagliya donuk karma cilde sahipseniz eminim siz de ogleden sonra T bolgenizde baslayan parlamadan sikayetcisinizdir. Sabah makyajdan once kullandigimda cildimin yag dengesini kontrol almayi basariyor ayrica cildimin ihtiyaci olan nemi de fazlasiyla veriyor. Ayni zamanda SPF15 ozelligi ile de gunesin zararli etkilerinden korunmaniza yardimci oluyor, Fiyati 125 TL

5- DDF Ultra-Lite Oilfree Moisturizing Dew; Gozenekleri tikamadan nemlendiren bu hafif nemlendirici icerigindeki A,C,E vitaminleri ve üzüm çekirdeği ekstresi ile cildinizin gece yeniden yapilanmasini sagliyor. Sabah uyandiginizda da cildinizde yagli bir tabakayla karsilasmiyorsunuz yani ihtiyaci olan kadar nemi sagliyor. Bu nemlendiriciyi gece kullaniyorum Bilginize :) Fiyati 125 TL

6- SHISEIDO Bio-Performance Super Eye Contour Cream; Bu goz cevresi kremi sadece bir krem degil gercekten goz cevresinin her sorunu ile savasiyor. Goz cevresi koyu halkalarini bile azaltmaya yardimci oluyor. Fiyati 194.5 TL

7- Estee Lauder Advanced Night Repair Serum; Cilt bakim urunlerimin en onemlilerini sizlerle paylastim ama yanimda olmadigi icin fofografta goremediginiz vazgecilmezimi soylemeden edemem. Gece uyumadan once mutlaka kullandigim bu serum cildin kendini surekli onarmasini ve ilk yaslanma belirtilerinin yavaslatilmasini sagliyor. Yaklasik 2 yildir kullaniyorum ve etkilerini cok net bir sekilde gorebiliyorum.Fiyati 50 Ml 280 TL.

8- KEUNE Leave In Hair Repair;  Cildimden bu kadar bahsederken saclarimi unutmak olmaz dedim ve kauforumun tavsiyesi ile kullandigim durulanmayan sac bakim kremini de silerle paylasayim dedim. Yikandiktan sonra sadece sac uclarina uygulanan bu bakim kremi sac uclarinin kurumasini boylelikle kurumadan kaynaklanan kiriklari onluyor. Fiyati 75 TL.


Evet bakim urunleri favorilerimi gordunuz umarim secimleriniz konusunda biraz olsun yardimci olabilmisimdir. 

Gorusmek Uzere..

11 Kasım 2012 Pazar

Mutluluk Ihtimali...

Mutlulugu yakalamak hemen hemen herkesin temel hedefi olsa da etrafinizda kiminle konusup dertlesseniz gelecekte "belki" ulasilabilecek bir hedeften oteye gidemiyor maalesef. Bu ihtimal o kadar imkansiz gorunuyor ki hatta gercekten cok uzakta olmadigi fark edildiginde fizyolojik tepkiler bile verebiliyor bunyemiz... Hatta psikoloji adini anhedonia olarak koymus bile bu mutluluktan korkma durumunun. Peki neden mutlulugun bu kadar uzak oldugunu dusunuyoruz??? Umutsuzluktan mi gercekten yoksa hedef olarak kalmasi mi bizi ayakta tutan... Yoksa hayatimizi istedigimiz yonde degistirip elde ettiklerimizden mutlu olmak icin caba sarfetmek yerine oturdugumuz yerden birgun kendiliginden gelecek bir sansi beklemek daha mi kolay geliyor...

Psikologlara gore mutlulugu elde edebilmek sandigimiz kadar da uzak ve zor degil ancak sorun cogunlukla bizim algimizda ve bugune kadar bize ogretilenlerde. Aslinda onumuzdeki en buyuk engel kendi endise ve  korkularimiz. Hayatta attigimiz her adim beraberinde mutlaka bir sonuc getirecek ve evet bu sonuclar bazen  bizi mutlu edecek bazen de olumsuz olacak. Onemli olan pes etmemek ve pozitif dusunmekten vazgecmemek. Algimizi ne kadar olumlu yonde degistirebiliyorsak etrafimizdaki guzel seyleri daha cok gormeye basliyoruz. 

Unutmayin hayat pes edilmeyecek kadar kisa ve guzel. Ne yapsam olmuyor demek yerine neyi degistirmem gerekiyor diye sormayi denemeliyiz. Alisik oldugunuz hersey guvenli ve kolay geliyor biliyorum. Degisiklikler zor ve imkansiz gorunuyorlar ama bu kesinlikle bir aldatmaca kendinize guvenip yola ciktiginizda hicbirseyin gorundugu kadar zor olmadigini siz de fark edeceksiniz. Yeter ki harekete gecin... Mutluluk sizi karsilamak icin yola cikti bile...

Sevgiler...

26 Ekim 2012 Cuma

Sanatsal Ayakkabilar...

Muhtesem ayakkabi tasarimlari ile bircok kadinin takibinde olan Jimmy Choo 2013 Ilkbahar / Yaz Cruise Koleksiyonu icin cagdas sanatci Rob Pruitt ile isbirligi yapiyor. Pruitt'in sanat dunyasini etkisi altina alan seksenler ve pop-art etkisindeki renkli tarzi ile Jimmy Choo'nun yaratici ve eglenceli tarzinin birlesimi gercekten beklenmedik ve gorkemli... Pruitt'in bilim kurgu, hip-hop ve cizgi romanlardan esinlenen tarzi sanat dunyasinda tartisma yaratmaya devam ederken sanatcinin tum ozelliklerini bu koleksiyonda takip etmek mumkun. Melek ve seytan panda baskili babetler ve cantalar, gokkusagi renkli topuklular ve kristallerle bezeli clutchlar koleksiyonun dikkat ceken parcalari... 18 parcadan olusan funky ve benzersiz koleksiyon Kasim ayinda magazalarla birlikte internet sitelerinde de satista olacak. Takipcilerinin dikkatinee::))




 


26 Eylül 2012 Çarşamba

Bloggerlar işbaşında :))



Blog dünyası ve moda endüstrisi arasındaki işbirliği günden güne güçlenerek ilerliyor. Moda dünyası, bloggerların insanlar üzerindeki etkisini gözardı etmiyor ve ortak projelere imza atmaya devam ediyor. Bu projelerin en eğlencelilerinden bir tanesi de New York'lu Kate Spade ve sokak stili bloggerlarının ilk ve en ünlülerinden Fransız Garance Dore arasında hayat buldu. 
Tecrübesiz bir illüstratör olarak meslek hayatına atılan Dore'un yolculuğu kamerasını eline alıp arkasına bakmamaya karar verdiği anda başlamış. Sonrasında çektiği fotoğraflarla  moda dünyasında kendine öyle bir yer edinmiş ki çekim yapması karşılığında Amerikan Vouge ve Dior ve Moschino gibi moda devlerinden komisyon almaya bile başlamış. 
Kate Spade'in teklifi ile ilk kez baskı tasarımı yaptığını söyleyen Core, tasarım fikrinin altında Paris ve New York'un  stillerinin karışımında bir kokteyl parti olduğunu söylüyor. Core'un eğlenceli desenleri ile hazırlanan koleksiyonda gömlek, elbise,çanta, iphone ve ipad kılıfları yer alıyor. Tasarımcının favorisi ise Fransız kadının zerafetinden ilham alarak oluşturduğu desenden yapılan bebe yaka gömlekmiş. Benim favorim ise siyah beyaz "Toutes les filles sont folles" yazılı kırmızı bebe yakalı gömlek. "Toutes les filles sont folles" Türkçe "Tüm kızlar delidir" demek bu arada ::))

İşte Core'un desenleri ve Kate Spade'in tasarımları ile hazırlanan eğlenceli koleksiyondan örnekler;

















Ne diyelim darısı bizim bloggerlarımızın başına :))

Sevgiler...













25 Eylül 2012 Salı

Moda ve Trend Dünyası



Bir tesadüf eseri keşfettiğim ve takip ettiğim bir siteyi sizlerle de paylaşmak istiyorum. Yazının başlığından da anlayacağınız üzere moda ve trendler üzerine hazırlanmış bir site www.modavetrend.com Sezon trendlerinden sokak modasına, ayakkabı trendlerinden elbise modellerine ve hatta birçok siteden farklı olarak erkek modasına kadar oldukça zengin bir içeriğe sahip. Yazılar, fotoğraf ve videolarla desteklenerek özenle hazırlanmış. Yazılardan sezon modasının detaylarını öğrendikten sonra sokak modası başlığından da farklı yorumlara göz atmanızı tavsiye ederim. Böylece kendi stilinize uyarlayabilmek için birçok fikir edinmiş olacağınızdan emin olabilirsiniz. Siteyi benzerlerinden ayıran diğer bir özelliği de site takipçilerinin oylamaları ve yorumları ile hazırlanmış online alışveriş siteleri değerlendirmesi. Herhangi bir online alışveriş sitesinden alışveriş yapmadan önce bakmanızda fayda var. İlk fırsatta siteyi ziyaret edin derim, eminim sonrasında siz de benim gibi sitenin müdavimlerinden olacaksınız.


5 Eylül 2012 Çarşamba

İyi arkadaslar biriktirmişim, hepsi ailem olmuş:))





















Dün gece saat 12'yi vurduğundan beri her an başka heyecanlar yaşıyorum. Ofise gelir gelmez masamda bulduğum hediyelerim, güzel dileklerle birlikte gönderenler kadar güzel çiçeklerim ve ofiste özenle hazırlanmış balonlu partim:) ve akşama devam edecek olan kızlar gecesi... Aileniz her zaman yanınızdadır evet ama yaşadığınız hayatı daha da güzelleştiren sizin seçtiğiniz ve aileniz haline gelen arkadaşlarınızmış bir kere daha anladım. Sürprizleri hazırlayan, içten gülümsemesi ile iyi dileklerini sunan ve bana kendimi özel hissettiren bütün arkadaşlarım ve ailem hepinizi çoook seviyorum... Hepiniz iyi ki varsınız ve iyi ki hayatımdasınız.

Veee ben iyi ki doğmuşum dimi :))))





29 Ağustos 2012 Çarşamba

Yaşarsan korkmazsın....

Kişisel gelişim kitaplarını okumayı çok sevmeyen ama yine de okumadan da yapamayanlardanım. Tüm kişisel gelişim kitaplarını da aynı kefeye koymak haksızlık olur tabi ki ama bazıları mükemmellik yolunda yapılması gerekenleri sıralayıp aslında baktığınızda bildiğinizi düşündüğünüz ama yapılması tahmin edildiği kadar kolay olmayan bir sürü talimat verirler gibi gelir bana. Bazıları ise içindeki küçücük bir hikaye ile içinizde bir şeylerin uyanmasını ya da unuttuklarınızı hatırlamanızı sağlar. O küçük ama büyük hikayelerden bir tanesi ile bir arkadaşımın tavsiyesi karşılaştım geçen gün. Henüz kitabın tamamını okuma fırsatım olmadı ama okuduğum kısımdan alıntı yaparak sizinle de paylaşmak istedim.

"Korkularına gir...
Yavaşça gir ki derinliğini keşfedebilesin ve bazen çok derin olmadığını göreceksin. Bir Zen hikayesi şöyle anlatır;

Gece yürüyen bir adamın ayağı kayar ve adam taşlı bir yoldan düşer. Metrelerce aşağı düşmekten korkar, çünkü yolun kenarının çok derin bir vadiye uzandığını biliyordur. O da kenarda sarkan bir dala tutunur. Gecenin karanlığında, altında görebildiği tek şey dipsiz bir uçurumdur. Bağırır ve tek duyduğu kendi sesinin yankısı olur. Onu duyacak kimse yoktur etrafta...
Bu adamı ve bütün gece yaşadığı işkenceyi hayal edebilirsin. Ölüm sürekli altında bekler, elleri üşür, hakimiyetini kaybeder... Ama tutunmayı başarır ve güneş çıktığında, aşağı bakar... Ve güler!!! Uçurum falan yoktur. Sadece on beş santim kadar aşağıda kayalık bir düzlük vardır. Tüm gece dinlenebilir, rahatça uyuyabilirdi-düzlük yeterince genişti- ama bunun yerine bütün gecesini kabus gibi geçirdi.

Kendi tecrübelerimden yola çıkarak şunu söyleyeyim; korku on beş santimden daha derin değildir. Şimdi ister bir dala tutunup tüm yaşamını kabusa çevir, istersen o dalı bırak ve ayaklarının üzerine bas, sana kalmış...

Korkulacak hiçbir şey yok!!!"*

Hangimizin korkuları yok ki... Korkular insanidir, öncelikle bunu kabul etmek ve onlarla yüzleşmekten korkmayı bırakmak gerekiyor. Öncelikle korkularımız anlamayı denemek lazım bence... Bir kere bile denemeden üstesinden gelip gelemeyeceğimizi nereden bilebiliriz. Dün yaşandı ve bitti ve bir daha aynı günü yaşama şansımız olmayacak. Korkularımızla harcanacak kadar uzun değil hayat... Bu hayat bizim onu daha çok ve daha yoğun yaşamak da bize öğretilenler veya daha önce yaşadıklarımız yüzünden kaçırmak da bizim elimizde... Siz hangisini tercih edersiniz??? Doya doya yaşayıp korkularınızı korkutmayı mı yoksa bir dala tutunup hayatı kaçırmayı mı????

Sevgiler...



*Osho Korku kitabından alıntıdır.

19 Ağustos 2012 Pazar

Bayramınız kutlu olsun:)

Kaç gündür yazı yazmıyorum diye sizi unuttum sanmayın... Bayramı bahane edip 1 haftalık tatildeyim. Tatil hazırlıkları, yolculuk filan derken sizlerle ilgilenemedim farkındayım ama dönüşümde sizlerle paylaşmak için biriktirdiklerimle karşınızda olacağım yine... Tatil notlarını paylaşmak için sabırsızlanıyorum ama şimdi yüklerimi hafifletmek ve kafamı dağıtıp dinlenmek için tatile geri dönüyorum... Görüşmek üzere hepinize şeker gibi bir bayram diliyorum...

Sevgiler....

12 Ağustos 2012 Pazar

Pürüzsüz bir cilt için kese...



Hamama gitmeyi sevenlerden misiniz??? Ben o kadar sıcağa uzun süre dayanabilenlerden değilim maalesef ama cildin yenilenmesi için çok işe yaradığından hiç şüphem yok. Buhar ve kese ile cilt ölü derilerinden kurtulup ve pürüzsüz hale geliyor evet ama bunun için mutlaka hamama gitmek mi gerekiyor derseniz bence doğru malzemelerle kendi banyonuzu da hamama çevirebilirsiniz. Birçok kozmetik ürününden daha iyi bir peeling aracı olan kesenin faydaları sadece cildi pürüzsüz hale getirmek değil tabi ki. Keselenmek ölü cilt hücrelerinizden arınmanızı sağlayarak cilt gözeneklerinizin açılmasını ve daha rahat nefes almasını sağlayacaktır. Kan dolaşımını hızlandırarak cildin üst tabakasının yeniler böylece hepimizin derdi selülitlerin azalmasında hatta düzenli uygulandığında yok olmasında en etkili tedavi yöntemlerinin başında sayılabilir. 
Tabi ki kese yaparken cildinizi tahriş etmemeye özen göstermelisiniz o nedenle de kesenizi seçerken doğal malzemelerden yapılmış olanları tercih etmeniz de fayda var. Kese almak istiyorum ama nasıl seçeceğimi bilmiyorum diyorsanız size " www.keseal.com " internet sitesini tavsiye edebilirim. Develi marka ürünlerin satışının yapıldığı sitede  %100 ipekten yapılma keselerin vücut ve yüz için ayrı ayrı çeşitlerinin yanı sıra doğal sabunlardan banyo ürünlerine kadar birçok ürünü bulabilirsiniz. Teslimat süreleri ve aldığınız ürünleri destekleyecek ürün hediyeleri ile müşteri memnuniyeti konusunda çok hassas davrandıklarını da söylemek istiyorum. Vücut ve yüz için %100 ipek keselerinden kesinlikle çok memnunum ayrıca at kılı selülit fırçasını da yeni kullanmaya başladım. Sonuçları ile ilgili bilgiyi daha sonra sizlerle paylaşabilirim :)))

Sevgiler...

3 Ağustos 2012 Cuma

İki tekerlek üstünde:)



Bir spor düşünün yarım saat durmadan yaptığınızda 270 kalori harcayabiliyorsunuz ve herhangi bir eğitmene ihtiyaç duymadan... Aslında hepimiz bu sporun eğitimini çok küçük yaşlarda en büyük eğitmenimiz babamızdan almışızdır, hatta tüm çocukluğumuzu spor yaptığımızın farkında olmadan  sadece eğlenmek için iki tekerleğin üstünde geçirmeyenimiz yoktur demek yanlış olmaz herhalde :) Yıllardır kullanmamış olsak da iki tur atmamız çocukluğumuza dönmemize yeterli ne de olsa bir kere öğrendik mi unutulmuyor... Evet tahmin ettiğiniz gibi bisikletten bahsediyorum... İçinde bulunduğumuz yaz aylarında kapalı alanlara hapsolmadan spor yapabilmenin en eğlenceli hali bisikletin faydalarından bahsetmek istedim.  Bacak, sırt, boyun, kol ve karın kaslarının yanında kardiyovasküler sistemimizin de güçlenmesini sağlıyor. Aynı zamanda bisiklet stresle baş etmemizde de bize yardımcı oluyor. Bütün bunların yanı sıra kalp hastalıkları riskini azaltmaktan, vücutta kemik yoğunluğunu arttırmaya ve hatta özgürlük ve özgüven hissini pekiştirmeye kadar faydaları saymakla bitmeyecek kadar çok.... Eğlencesi ve isteğinize göre sosyalleşme fırsatı tanıması da cabası. Faydalarının yanı sıra bisiklete binerken aklınızdan çıkarmamanız gerekenlerden de bahsedelim isterseniz. Pedal çevirirken az ama sık su içmemiz, gezinti dışındayken hava alan kumaşlardan yapılma kıyafetleri tercih etmemiz, özellikle hız yaparken kaskımızı unutmamamız, boy ve bacak uzunluğumuza göre doğru bisikleti seçmemiz ve her spordan önce yapmamız gerektiği gibi sakatlanmaları önlemek için esneme hareketlerini unutmamız gerekiyor. 
Haydi taze havayı ciğerlerimize çekerek çocukluğumuza dönelim ve eğlenerek spor yapmanın tadına varalım ne dersiniz...

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Estetikli mi Doğal mı? Siz hangi taraftasınız??



Bugün gazetede okuduğum bir estetik faciası haberinden sonra yılların daha hızlı geçmeye başladığı yaşlara  yavaş yavaş gelmeye başlayan biri olarak ben estetik konusunda ne düşünüyorum diye sordum kendime. Estetikle dışarıdan zamanı durdurmaya çalışmak mı yoksa doğanın kendi bildiğini okumasına izin vermek mi? Herkesin bu konudaki görüşü farklı. Bazıları olduğunuzdan genç görünmek için şeytanla anlaşma imzalamaya gerek olmadığını onun yerine iyi bir doktor bulmanın yeterli olduğunu düşünürken bazıları da doğanın önüne geçmeye çalışmanın beyhude bir çaba olduğunu düşünüyor. Kadın erkek hepimizin yaşlanmakla ilgili korkuları vardır az veya çok... Yüzümde yavaş yavaş yerleşmeye başlayan çizgilerimden sonra bu konuda benim de korkularım olmaya başladı. Günümüzde her türlü estetik kaygıdan uzak olmanın artık mümkün olmadığını biliyorum ama bunun için bıçak altına yatmak derseniz ona yokum.... Yüz ifademi ve mimiklerimi değiştirecek her türlü müdahaleye karşıyım ancak yer çekimi ile aramızdaki yarışta bazı küçük silahları kullanmanın o kadar da korkunç olmadığını düşünüyorum. Bu yarışta biraz olsun öne geçebilmek için cildimize ve bedenimize hem içeriden hem dışarıdan bakmamız gerektiği bir gerçek. Bazılarınız renkli küçük şişelerdeki kremlerin ve yardımcı cilt tedavilerinin sadece pazarlama harikaları olduğunu düşünebilir ancak biraz yardım almanın bir zararı olmaz bence... Önemli olan doğru ürünleri ve yöntemleri bulabilmek... Tabi ki spor yapmanın ve doğru beslenmenin de bu yarışta kremlerden daha önemli ve etkili olduğunu söylemeye sanırım gerek bile yok. Tabi ki mutlu olmanın ve kendini sevmenin de hayata meydan okuma savaşında en büyük silahlarımızdan biri olduğunu unutmayalım...
Halen 30'lu yıllarımın başındayım ve yıllar geçtikçe fikrim değişir mi bilmiyorum ama şimdilik bıçak darbeleriyle yeniden yaratılmaya çalışılan tek tip kadınlardan olmaktansa kendime bakarak kendim gibi yaşlanmayı tercih ediyorum... Siz hangi taraftasınız???