27 Temmuz 2012 Cuma

Kusursuz Güzelik Yoktur...


Görüntüsünden hiçbir kısıtlama olmadan tamamen memnun olanımız var mı? Dergi kapaklarında ve podyumlarda arz-ı endam eden kusursuz, zayıf ve seksi kadınları görüp onlar gibi olmak istemeyenimiz?? Bizim istediğimiz gerçekten kusursuz vücut ölçüleri mi yoksa kusursuz güzelliğin kusursuz mutluluğu beraberinde getireceğine inanıp kendimizi mi kandırıyoruz. Bu kusursuzluk arayışı günden güne etrafımızda kendine güvenmeyen ve mutsuz kadınlar yaratmıyor mu? Peki bizi bu bitmek tükenmez bilmez kusursuzluğa ulaşma yolculuğuna zorlayan ne? "Bir dirhem et bin ayıp örter" anlayışı ne zaman terk etti bizi? Kadın vücudu  insan olmaktan çıkıp Fransız sosyolog Jean Baudrillard'ın dediği gibi "tüketim objesine" ne zaman dönüştü???


İnsanlarda hayranlık uyandıran sağlıklı ve fit görünümleriyle süper modellerin 80'li yılların başında ortaya çıkışı yepyeni bir güzellik anlayışını da beraberinde getirdi. Bu yeni güzellik algısı kadın bedeninin her sektörde nasıl fetişize edilip obje haline getirilmeye çalışıldığının kanıtı gibiydi. 90'lı yıllarda ise bu güzellik anlayışı sağlıksız bir şekilde kilo kaybetmeye başladı ve beraberinde pazarlama dünyasının dayatması ve teknolojik gelişmeler ile kusurları kırpılmış fotoşoplu kadınları yarattı. Görsel ve yazılı medyada sürekli görmeye başladığımız bu hastalık derecesinde zayıf ve kusursuz kadınlar insan psikolojisi üzerinde olumsuz rol oynamaya başladı. Son yıllarda yapılan araştırmaların kadın vücudu üzerinde yapılan bu manipülasyonun kötü sonuçlarını daha net bir şekilde ortaya koymaya başlamasıyla ise sonsuz gençlik ve kusursuz güzellik idealinin değişmesi için çaba sarf edilmeye başlandı. Bu çabaların dönüm noktalarından biri Mark Fast'ın Londra Moda Haftası'nda 2010 kış koleksiyonu defilesinde dolgun ve normal ölçülerde mankenler kullanması oldu. Daha sonrasında Dove'un reklam kampanyasında kusursuz mankenler yerine sıradan ve "gerçek" kadınlar kullanmasıyla doğallığa övgü dönemi başlamış oldu. Artık dergi kapaklarında, reklam kampanyalarında gerçek vücut ölçülerine sahip kadınları görmeye başlasak da  dayatma güzellik ve estetik kriterlerinden kurtulabilmiş değiliz. Halen gazetelerde kadınların selülitlerini, kimin hangi diyetle kilo verdiğini takip ediyoruz.























Peki ne zaman vazgeçeceğiz bu gerçek olmayan kadınlar gibi olma hayalimizden? Tüm dergiler, reklamlar, mankenler, defileler bizleri asla ulaşamayacağımız bir ideale inandırmaya çalışsa da "gerçek" bir kadın olmanın kendini sevip kendine güvenmekten ve gerçek vücut hatlarından geçtiğini ne zaman anlayacağız? Hepsini yapabilmek için kendimizle barışmamız gerekiyor öncelikle. Bizi biz yapan sahip olduğumuz tüm özelliklerimizle yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Bedenimizden memnun olmayabiliriz ama onun üzerinde takıntılı bir kontrol kurup hayatı kendimize zehir etmek yerine onunla daha mutlu olmanın yollarını arayabiliriz.

Kendinizi sevin o sizin en büyük hazineniz... Unutmayın kendini seven ve içindeki "gerçek" kadına güvenen kadın güzeldir.

Sevgiler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder